“Alın Yazısı”
İnsan her dilde yazılmış bir yazıyı okuyabilir. Bu İngilizce, Kiril ya da Arapça olabilir. En zor alfabeler bile gün gelir azimle öğrenmek isteyenin önünde diz çökebilir. Tek bir yazı dışında dünya üzerindeki bütün y...azılar okunabilir.
İnsanoğlunun karşısında aciz kaldığı tek yazı “Alın Yazısı”dır. Değiştirmeye çalışanı çok, okuyanı ise henüz yoktur...
Anadolu Yakası’nın en bilinen semtlerinden biridir Kadıköy. Eskiden sadece Bahariye Caddesi, Haldun Taner Sahnesi ve ikinci el kitapçıları için ziyaret ettiğim bu yer şimdilerde benim ikinci adresim olmuştu. Yeni bir iş yeni bir hayat demekti benim için ve bu yeni hayatımın başladığı ayda üçüncü sınıfı onur belgesi ile tamamlayıp mezun olmadan önceki son kulvara girmiştim. Her şey yolundaydı, yolunda olmak zorundaydı ya da ben öyle sanıyordum…
Bir eylül akşamı her şeyin yolunda gittiğine dair inancım tuzla buz oldu. İşittiğim bir bildirim sesi ile yürüdüğüm yolda yavaşlayarak cep telefonumu çıkardım. Eve doğru ilerlerken gelen mesajın göndericisine göz attım.
Bir mesaj: Uğur K.
İşte bu gerçekten tuhaftı. Tufan Bey’in oradan ayrıldığımdan beri dört ay geçmişti ve dört ay boyunca bir kez bile görüşmediğim Uğur bana mesaj atmıştı. Eve doğru yürümeye devam ederken gelen mesajı açıp okumaya başladım.
-Merhaba Aslıhan. Uğur ben. Umarım beni sildiğin gibi telefon numaramı da silmemişsindir arkadaşım. Nasılsın?-
O zamanlar erkek familyası hakkında üstünkörü bilgiler bilen ben bunun sadece eski bir arkadaşa yazılmış sitem dolu bir mesaj olduğunu sanıyordum. Kurallardan haberim bile yoktu.
Kural1: Bir erkeğe mesaj göndermeden önce iki kez düşün ve en az bir saat bekle. Üşenmeden yeni mesaj bölümüne girip kırk beş dakikada bir şeyler karalayan bir erkeğin sebeplerinin iş ile hayatla ve çoğu zaman arkadaşlıkla bir alakası olmayabilir.
İki dakika sonra yazdığım mesajda ise aynen şöyle yazıyordu:
-İyiyim Uğur. Tabii ki seni de numaranı da silmedim. Teşekkür ederim sen nasılsın?-
Kural2: Bir erkekle yazışırken cümleyi nokta ile bitirmek gerekir, sonu açık cümleler karşı tarafa türlü kuşkular doğurtabilirken, sonu soru ile biten bir mesaj önlerine istedikleri fırsatı altın tepsi içerisinde sunmak demektir.
İki dakika sonra gelen daha uzun bir mesajda ise şöyle yazmaktaydı:
-Bende iyiyim. Tufan Bey’in oradan çıktıktan sonra bir şirkette işe girdim. İş güç iyi şimdilik. Kaç ay oldu görüşmeyeli ya! Sen neler yapıyorsun? Gülücük-
Kural3: Bir erkek size gülücük ile biten bir mesaj atıyorsa hazır olun bu arkasından gelecek en az beş kısa mesajın habercisidir.
Eve gelip üzerimi değişirken, yemek yerken, televizyon seyrederken ve akabinde yatağa doğru giderken akşam boyunca iki ile on dakika arasında yaptığım şeylerden sonuncusunu yaptım.
-İyi geceler Uğur. Görüşürüz.-
Kural4: Bir erkekle yatağa girdikten sonra mesajlaşma. Unutma yataktayken mesajlaştığın her erkek günün birinde mutlaka sevgilin olacak demektir. Günün biri; karşı tarafın ikna kabiliyeti ile senin kabulleniş hızının çarpımının kalp atışlarına bölünmesi ile bulunan gün sayısıdır.
Üç gün sonra Hotmail’de yazışırken:
Uğur K. Oturum açtı.
Ekranın sağ alt tarafındaki küçük pencerede öznesi farklı yüklemi aynı bu mesaj sizi deli gibi mutlu edebilir. Neden etmesin ki; gençsinizdir ve âşık olmak için oldukça heveslisinizdir. İnsan en çok aşkı anlamak ve anlatmak için vardır. Yazarak, konuşarak yeri geldiğinde sadece bir kez bakarak bazen de imalı bir şarkı ile anlatmaya çalışarak.
Kural5: Sizden etkilendiğinizi düşündüğünüz bir erkeğin gönderdiği her sözü buram buram aşk kokan şarkıları dinlemek ahmaklıktır. Bu az önce verdiğiniz tüm olumsuz kararları bir anda “U” dönüşü ile tersine çevirebilir ve siz artık bir Leydisinizdir.
-Bu ne Uğur?-
-Dinle. İzel’in bir şarkısı. Çok seviyorum. Paylaşmak istedim.-
Kural6: Paylaşmak istedim. İşte bu bir erkek ağzından duyabileceğiniz üçüncü en büyük yalandır. Erkekler paylaşmazlar. Paylaşmak onların doğasına aykırıdır. Onlar sadece paylaşımcı olduğunu düşünmenizi isterler. Siz hiç duygularını paylaşan bir adam gördünüz mü? Ya da kıyamadığı arabasını? Çok sevdiği karısını? Paylaşmak kadınlara özgü bir olgudur. Erkeklerin tek paylaştıkları boxerları ve t-shirtleridir. Onlarda mutlaka eski ya da bir tarafları deliktir.
Şarkıyı dinlemeye başladığım an saçlarımı gidip oryalla açmam gerekirdi. Böylesi az sonra soracağım kısmen mantıksız soruyla güzelce uyum sağlayabilirdi.
-Bu şarkı nedir? Anlamadım.-
-Anlayamazsın, sana ne duyduğumu, göklere açıp elimi ne konuştuğumu…-
-Hımmm.-
-Sadece hımmm mı? Neyse ben çıkıyorum Aslıhan sana iyi geceler.-
Kural7:Bir erkekten hoşlanmıyorsan bunu net bir şekilde dile getir. Her hımm erkek tarafından naz olarak algılanır.
Bir hafta sonra…
Üsküdar’a kolay kolay bir daha gelmeyeceğimi düşünürdüm. Zaten ben böyle bir insandım çoğu zaman düşünür ve düşündüklerimin tersini uygulardım. Sonbaharın kendini en güzel gösterdiği bir ağacın altındaki bankta onu beklerken hala düşünüyordum. Keşke beynimin de bir bekleme tuşu olsaydı. O zaman belki daha az hata yapardım. Karşıdan bana hızlı adımlarla gelen Uğur’un görünce tereddütsüz ayağa kalktım. Son adımlarını koşarak atan genç adam gelip önümde duraksayarak gülümsedi ardından da ağaçtaki yaprağın düşüş hızı bir yana caddeden geçen bir Porsche’den daha atik davranarak beni yanaklarımdan öptü.
Kural8: Bir erkekle ilk buluşmaya gittiğiniz de ona elinizi uzatın. Bu onun sizi incelemeden önce kim olduğunuzu hatırlatmanın ve saygınlığınızı göstermenin en kolay yoludur. Unutmayın el sıkılmayan her selamlaşma öpüşmeyle son bulur.
“Merhaba.”
“Merhaba” Yanaklarının hafifçe kızarması içimi rahatlatmıştı. Allah’ım çok şükür yeryüzünde olur olmaz zamanlarda bedeni kan pompalayan tek insan ben değilim.
Kural9: Yüz kızarması; stres, kaygı ve heyecandan kaynaklı oluşan yüksek ısının derinin yüzeyine yakın kan damarlarını genişletmesinin sonucudur der kitaplar. Yazmayan devamı ise şöyledir: Kadınlar bunu sadece “Yüz”eysel olarak yaşasalar da erkeklerde bu tepki vücudun farklı birçok bölgesinde baş gösterebilir.
“Nasılsın? Çok iyi gördüm seni.” Gözlerine bakmadan önce istemsizce şaşılar gibi sağ sol yaparak cevapladım. “İyiyim Uğur. Sende iyi görünüyorsun.”
“Eee, ne yapmak istersin?”
Kural10: Plansız bir erkektir sınıfta kalmaya mahkûmdur. Yanınıza olayı akışına bırakmaya gelmiştir. Her şeye uymaya razıdır. Şu banka oturalım deseniz burun kıvırarak oturur. Eve gidelim deseniz balıklama atlar. Kısacası her şey size bağlıdır. Kadınlar kendilerine bağlı olan bir şey almak isteseler kedi beslerlerdi öyle değil mi?
“Şu cafede oturalım mı?” Bir alternatif sunmayacağını anladığımda ben çare aramaya girişerek sormuştum.
“Olur tamam.”
Kural11: İlk randevuda meşrebine göre çaylar, kahveler ya da türlü içecekler söylenir, önce havadan, etraftaki manzaradan, bulundukları mekânın tarihi yapısından az buçuk kelam edilir. İçeceklerden bir yudum alınmadan asıl mevzuya girmek düşüncesizliktir.
“Geldiğine çok sevindim. Gelmeyeceksin sanmıştım.”
Kural12: Acındırma politikaları: Bu geleceğinizi bilen, seveceğinizi bilen ve istediğinizi bilen her erkeğin yaptığı gereksiz duygu sömürüsüdür. Konuya böyle giren her erkek ilk buluşmada bir puan öndedir. Bu duygu sömürüsünün en vurucu kelimesi ise “bir an”dır.
“Neden gelmeyeyim ki? Buluşmadık mı?”
“Bir an gelmezsin diye çok korktum.”
Konuyu değiştirme vaktinin geldiğini anlamıştım. Zira dudaklarından dökülecek birkaç tatlı sözün ikinci şiddetli bir pompalamayı beraberinde getireceğini adım gibi biliyordum. Bu durumda olan her insanın söyleyeceği şeyi içten mırıldandım.
Ah bir kızarmasam ben neler yapardım ama (!)
“Tufan Bey’le görüştün mü? Şey, o olaydan sonra.”
“Bir kez telefonda görüştüm. Abuk sabuk şeyler zırvaladı. Ama merak etme ben ağzının payını verdim. Sen doğru olanı yaptın.”
Kural13:Tam erkek desteği. Bir erkek haksız olduğunuzu düşünse bile sizi onaylıyorsa bilin ki ilişkinizde henüz üç ay dolmamıştır. Doğru olanlar üçüncü ayın içerisinde aslındalara altıncı ayı gördüğünüzde ise bence öyle değillere dönüşecektir. Keyfini çıkarın.”
“Ne düşündüğünü umursamıyorum zaten. Sahi Soner nasıl?” Çocuğun son durumunu gerçekten merak ediyordum.
“İyi. Görüşüyoruz sürekli geçen ay ameliyat oldu.”
“Durumu nasıl? Daha iyi duyabiliyor mu?”
“O tarafla hiç duyamıyordu biliyorsun şimdi yüzde onda olsa duyabiliyormuş. Doktor yılbaşında bir ameliyat daha önermiş.”
“Çok iyi, çok sevindim.”
Aramızda kısa süreli bir sessizlik olmuştu. Bütün ikimizle alakası olmayan konuşmalar konuşulmuştu. Sanki eskileri yâd etmek için bir araya gelmiş gibiydik. Bir süre daha kaşıkla oynamalar, iç çekmeler, şeker kâğıdını dişlemeler ve göz kaçırmalar devam etti.
Kural14:Erkekler basit algılarla çalışırlar. Daha ilk dakika söylemek istediklerini ağzınıza tıkamak isterler. Giriş onlar için gereksiz bir süreçtir. Gelişme bölümü en sevdikleri, sonuç ise henüz düşünmedikleri bir zaman dilimidir. Kadınlar ise en karmaşık moleküler yapılardan biridir. Girişi tadını çıkararak yaşamak isterler. Gelişme ise zamanı geldiğinde ayaklarını yerden kesecektir. Sonuç mu? Bu ilişkide bir son olmayacaktır ki. Kadınlar sizi hep sonmuşsunuz gibi severler. İşte erkekler bu yüzden sizin giriş bölümünde takıldığınız ayrıntıları can kulağı ile dinler gibi gözükürlerken yaptıkları tek şey gelişme bölümüne geçiş cümlesini karşılarındaki atomu parçalarına ayırmadan kafalarında kurmaktır.
“Aslıhan ben şey, ben senden çok hoşlanıyorum.”
Karşısındaki yavruağzı suratım pembeye ardından hızla kırmızıya ve en son bordo renge dönüşüp yüzüme yerleştiğinde o baygın baygın gülümsedi.
“Kızarınca çok tatlı oluyorsun.”
Kural15: Bir erkeğe en büyük zevki veren karşılarındaki masum kız görüntüsüdür. Erkekler, her ne kadar aksi savunulsa da en çok masumiyet karşısında kendilerini kaybederler. Sebep mi? Sebebi basittir. Erkekler açılmamışı, görülmemişi, dokunulmamışı ve sevilmemişi sevmek isterler. Bu onları tahrik eder. Ettikçe severler, sevdikçe ederler. İçine!
“Şey Uğur bilmiyorum bak. Biz hep arkadaş gibiydik biliyorsun, ben hiç başka türlü düşünmedim.”
Kural16: Yalancı! Bir kadın bir erkekle buluşmaya gitmeden önce tüm ihtimalleri sonuçlarına varıncaya kadar düşünür. En son ihtimal ile gülümserken de uykuya dalar.
“Dinle beni seni gördüğüm ilk andan beri seviyorum. Sadece aynı ortamda çalışırken bunu söyleyemezdim. Eğer olumsuz bir cevap alırsam ya giderdin ya da dayanamaz ben giderdim. Bu yüzden tam yedi ay sustum. Sonra geçti dedim. Bitti. Ama bitmemiş Aslıhan hiçbir şey bitmemiş. Seni görmememin bir anlamı yok.”
Cevap netti. Kısa bir teşekkür, uzun bir sessizlik.
İlk buluşmamızın kısa ve özel olmasını istediğim için kafamdan uydurduğum ani bir iş ile oturduğumuz cafeden ayrıldık. Aslında kısa ve özel olmasını istediğimden değildi. Sebep uzun ve genel hatları ile bizi düşünmek içindi. Yapabilir miydik? Birbirimize uyuyor muyduk? Kimdi neydi? Adı soyadı haricinde hiçbir şey bilmiyordum ki! Dolmuş duraklarına doğru ilerlerken yeni işim ve yaşadığım semt hakkında bilgi almakla meşguldü. İstediklerini çok ayrıntıya girmeden cevaplıyordum. Mert’ten sonra ne rahattım. Hayatım da hiç heyecan olmamıştı. Artık yatağa yattığım anda uyuyabiliyor, ders çalışırken dikkatim dağılmıyordu. Bunun bozulacağı için içten içe kaygılansam da içimde bir yerin sevilmek istediğini hissediyordum. Yanımda benimle birlikte yürüyen adama baktım. Sevmek istiyor muydum? Bilmiyordum. Bilmiyor ve aynı kaldırımda yürümeye devam ediyordum.
Durağa geldiğimizde durup gülümsedim.
“Geldik.” dedim. Şu an için tek istediğim o dolmuşa binip gitmekti. Ondan sonrasına zamanla karar verecektim.
Yağmur çiselemeye başlamıştı. Benden ayrılmak istemediğini söyleyerek yanımızdan kalkan üçüncü dolmuşa da bindirmedi. Elini usulca saçlarıma götürdü. Saçlarımda gezinen elini daha sonra birkaç damlanın konduğu alnıma sürdü.
“Okuyabiliyorum, sen benim alınyazımsın” dedi.
Kural 17: İnsan her dilde yazılmış bir yazıyı okuyabilir. Bu İngilizce, Kiril ya da Arapça olabilir. En zor alfabeler bile gün gelir azimle öğrenmek isteyenin önünde diz çökebilir. Tek bir yazı dışında dünya üzerindeki bütün yazılar okunabilir.
İnsanoğlunun karşısında aciz kaldığı tek yazı “Alın Yazısı”dır. Değiştirmeye çalışanı çok, okuyanı ise henüz yoktur…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder