16 Aralık 2014 Salı

Aşk Çarpar Gönül Kayar 6.Bölüm



26.Federal Plaza’nın karanlık ve ıslak koridorlarından korkuyla geçen Emily sahibini göremediği sesler işittiğinde yanındaki adama biraz daha sokuldu. Harika! Onu bu duruma düşüren cehennem zebanisinin neredeyse boynuna atlayacaktı. Evet muhtemelen burası bir cehennemdi, böyle yerleri elbette hiç görmemişti ama okuduğu kitaplardan var olduklarını her zaman bilirdi. ...Şimdi kendi cehenneminde yakılmak üzere dev bir kazana doğru sürüklenirken elinden gelen tek şey kendisini çekiştiren adamın hızını mümkün olduğunca kesebilmekti ve bu uğurda sol bileğini çoktan feda etmişti. Emily az önce geçtikleri bir dehlizden gelen acı dolu sesle bir kez daha korkuyla sıçradı.
“O-o ses de ne? Siz burada neler yapıyorsunuz insanlara?”
Adamın cevabı da tıpkı sesi gibi keskindi.“Sorguya çekiyoruz.”
Federal birkaç geniş adım daha atıp aniden durduğunda Emily ancak ona çarparak durabilmişti. Genç kadın üzerinde “Sorgu Odası” yazan bir kapıyı açan adamdan yol boyunca talep ettiği şeyi bir kez daha dile getirdi.
“Sana avukatımı istiyorum dedim.”
Bir cevap alamayınca kendisine çeşitli işkenceler yapacağına adı gibi emin olduğu o odaya girmemek için son bir gayretle kapının koluna yapıştı.
“Buraya gel!” John kadının belini tutup ona en az zarar vereceğini düşündüğü bir güçle kendisine doğru çekti. Ama kadın tıpkı bir kedi gibi kapıya tırnaklarını geçirmişti. Lanet olsun!
“Lütfen yardım edin!” Emily boş yere bağırdığını biliyordu. Çünkü ne plazaya girişte ne asansörde ne de indikleri bu lanet olası yerde tek bir kişi bile kendisine yardım etmemişti. Adam onu herkesin içinde küçük düşürür bir şekilde sürükleyerek buraya indirmişti. Muhtemelen az sonra üzerinde yapacağı işkencelere de kimse bir müdahale etmeyecekti.
Sorgu odasına peşinden sürüklediği kadınla birlikte giren John, kadın çırpınmaya ve ona yumruklar atmaya devam ederken kendi bileğindeki kelepçeyi hızla açıp ortadaki demir masanın bacağına kilitledi. Genç kadın en az önceki kadar soğuk olan yeni mahkûm arkadaşına sonra da başını kaldırıp sorgulayan gözlerle cellâdına baktı.
“Aç şunu. Hemen aç şunu.” Kendisini bir köle gibi hissettiren adamın yüzüne dik dik baktı. Gülüyor muydu? Tam emin değildi ama dudakları hafifçe kıvrılmıştı. Aptal federal bozuntusunun yaptığı bu eziyetlerinden zevk aldığı açıkça belliydi. Kimse ama hiç kimse onu böyle aşağılayamazdı! Karşısında kasılarak dikilen ve kendini Amerika’nın yeni başkasını sanan budalaya baştan aşağı küçümseyen gözlerle baktı genç kadın. Muhtemelen aynı restoran da yemek yemeleri bile bir mucize sayılan bu adam aynı getirdiği bu yer gibi yerin altında yaşayan bir fare gibiydi. Emily başına gelecekleri bir an bile düşünmeden çevik bir hareketle adamın suratına sert bir tokat attı. Madem yenilecekti, bari ilk gol kendisinden gelmeliydi sonra belki de bunu yapmak için bedeninde yeterli gücü bulamayacaktı.
Canı yanan her ne kadar kendisi olmasa da genç kadın belli etmemeye çalışarak gözlerini devirip beklemeye koyuldu. Bu birazdan alacağı karşılık için hazırladığı basit ve güvensiz bir kalkandı. Birkaç saniye boyunca da beklemeye devam etti. Yüzünde ya da vücudunun herhangi bir bölgesinde acı hissetmediğinde adamın inip kalkan göğsünde odaklanmış olan bakışlarını kaldırıp yüzüne baktı.
Emily hafızasını ne kadar zorlarsa zorlasın kendisine bu kadar öfkeyle bakan başka bir yüz hatırlamayacağını biliyordu. Tamam yaptıklarından sonra kendisine özenli davranmasını elbette beklemiyordu. Fakat karşısındaki buz dağları, çalınan bir kasetten, göze ve dize alınan darbelerden ve kasıklarına yediği tekmeden daha fazlasını barındırır gibiydi. Adam öfkesine rağmen herhangi bir saldırı da bulunacakmış gibi de görünmüyordu. Belki de kendisi gibi beklenmedik bir atakla ‘merhaba ben geldim’ diyecekti.
John ağzını açtığı anda genç kadın elinde olmadan konuşması bitene kadar nefesini tuttu. Gözleri şimdi az önceki gibi öfkeyle dolu değilken onun ağzından duyduğu belki de en anlaşılır cümleydi bu.
“Ray Allen benim ortağım ve tek dostumdu. Arkasında yüzlerce soru ve henüz doğmamış bir kız çocuğu bıraktı. Benden kurtulmak istediğinizi biliyorum Bayan Hebert.” Genç kadının arkasında duran sandalyeyi oturması için işaret etti. “Eğer suçsuzsanız korkmanız için bir sebep yok. Şimdi lütfen oturup bana tüm bildiklerinizi anlatın.”
Emily ondan tüm kalbiyle kurtulmak istiyordu bundan son derece emindi ve kurtulmak ümidiyle gösterdiği sandalyeye sakince yerleşti. Bir saniye sonra bileğini tutan el onu kendisinden önce prangasından kurtardı.

<><><><><><>

“Bay Peterson’a bu anda mı âşık oldunuz Bayan Hebert?”
Emily iki saattir kapalı kaldığı sigara dumanına boğulmuş bu küçücük sorgu odasında güçlükle nefes almaya çabalarken aklı adamın bu seferki saçma sorusuna takılı kaldı. Tanrı aşkına bu adamın amacı da neydi böyle? Ailesini, işini, cinayet gecesi nerede olduğunu hepsini evet hepsini olabildiğince kibar izah etmişti. Kurtulmak artık gözüne bir hayal gibi görünüyordu. Sorularının bir türlü sonu gelmediği gibi adam kafayı şimdi de sevgilisine takmıştı. Madem o bu kadar küstahça sorular sorabiliyordu o zaman alması gereken cevaplar da tam olarak bu dozda olmalıydı. Arkasına yaslanarak kollarını kavuşturdu. Adamdan ödünç aldığı alaycı bakışlarını takınarak söze başladı.
“Bu da sorgunuzun bir parçası mı bayım? Yoksa sadece kişisel merak mı sayalım? Peki, âşık olmuşsam gözünüzde suçlu sayılır mıyım?”
Bu kadın aptaldı. Daha kendisi âşık olup olmadığının farkında bile değilken tutup insanlara ahkâm kesen kitaplar yazmaya kalkmıştı. Sorgu odasının kapısı hafifçe aralandığında John kadınlar üzerine söylenerek ayağa kalktı. Sophia, John’un kendisinden istediği tüm bilgileri iki saat içinde toparlamış ve bilgi vermek için ofisine uğramıştı. Ajan Parker’ın sorgu da olduğundan haberi olmadığı gibi onun araştırmasını istediği kadını sorguya çektiğinden de sadece beş dakikadır haberdardı.
John odadan çıkarken Emily bir an bu izbe yerde yalnız kalma korkuyla etrafına bakındı. Sigara kokusunun hala bastıramadığı hafif küf kokusu ve etrafta var olması muhtemel birkaç böcek düşüncesi ile ağzını açmıştı ki; kendisine hâkim olarak başını hemen diğer tarafa çevirdi. Hayır! Ne olursa olsun bu adamdan asla yardım istemeyecekti. Kapı üzerine kapandığında kendisine yapılan bu işkencenin öcünü almaya yemin etti.

<><><><><><>

“Bayan Hebert cinayet saatinde ABC televizyonundaymış. Elektrik kesintisi sebebiyle tabi ki güvenlik kayıtları yok fakat çok sayıda tanığın ifadesine göre asistanı ile birlikte 21:00-21:05 sularında binaya giriş yapmış. Kesinti sebebiyle yayını beklerken çok sayıda imza dağıtmış. Bu demek oluyor ki Ray Allen’in ölüm anında kadın 66. Sokaktaki televizyon binasındaymış. Tuhaf olan ise kadının 22:50 sularında binayı koşarak terk etmesi.”
John genç kadının verdiği cevabı Sophia ile paylaştı. “Söylediğine göre erkek arkadaşını uğurlamak için Grand Central’a yetişiyormuş.”
Sophia adamın tepkisini ölçmek istercesine yüzüne bakarak düşüncesini belirtti. “Büyük aşk desene. Bu zamanda kolay bulunmuyor.”
“Öyle olmalı devam et lütfen.”
“Telefon şirketi de bilgileri doğruluyor. Bay Peterson aynı akşam saat:22:13’de Emily Hebert’a on yedi saniyelik bir sesli mesaj yollamış. Notu dinleyebilmemiz için şefin iznini istiyorlar ve son olarak Emily Hebert ve Jack Peterson adına 6 Temmuz sabahına rezerve edilmiş uçak biletleri var. Sanırım aile ziyareti olmalı çünkü Bayan Hebert’in ailesinin yaşadığı Kanada’ya gidiyorlar.”
John içinden hiç kimse bir yere gitmeyecek diye geçirdi. En azından bu iş çözülene kadar!
“Jack Peterson iş seyahati için nereye gitmişse hemen buluyor ve buraya getiriyoruz.” Cümlesini tamamladığında çalan telefonuna cevap vermek için elini ceketinin cebine attı. Sophia başıyla onayladığında yapması gereken işlerini halletmek üzere üst kattaki ofisine doğru yol aldı. Merdivenlerin başına geldiğinde ise ısrarcı numarayı cevapladı.
“Ben ajan Parker dinliyorum.”
“Bay Parker ben Meet Hastanesi’nden Doktor Eason. Bayan Allen yarım saat önce doğuma alındı. Haber vermemi istemiştiniz.”
John beklemediği bu haber ile aniden taş kesildi ve devamını duymadan önce derin bir nefes çekti.
Bir saniye sonra doktorun sesini uğuldayan kulaklarından zor da olsa duyabilmişti.
“Harika bir kızı oldu.” demişti adam.
Kız! Kız! Tanrım harika bir kız.
John bu muhteşem haberin şerefine telefonu kapatıp uçarcasına merdivenleri çıktı. Küçük Lily’e gitmek için hızlı adımlarla ilerlerken aklına gelen bir başka kız yüzünden adımlarını yavaşlattı ve geniş ofisin ortasına geldiğinde ise durdu. Olduğu yerde kök salabilecek kadar bekledikten sonra önündeki dosyalara dalmış yeni yetme Ajan Marc Anderson’a seslendi.
“Hey çaylak, şu sorgu odasındaki kızı çıkarsınlar. Onunla işim bitti.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder